ÜMM-Ü SELEME R.ANHA :
Peygamberimizin mübârek
hanımlarından. İsmi Hind’dir. Künyesi Ümmü Seleme’dir. Künyesiyle
meşhûrdur. Babası Ebû
Umeyye Süheyl bin Mugîre bin Abdullah bin Ömer bin Mahzum, annesi Âtıke
binti Âmir’dir. Mekke’de
Bi’setten onbeş sene kadar önce doğduğu tahmin edilmektedir. Medine’de 57
(m. 667) senesinde vefât
etti.
İlk önce, halasının oğlu
Ebû Seleme bin Abdulesad ile evlendi. Kocasıyla beraber İslâmiyeti ilk kabul
edenlerdendir. Mekke’deki
kâfirlerin, müslümanlara eziyet ve zararları dayanılmayacak bir hâl alınca,
Habeşistan’a hicret etti.
Habeşistan’da Zeyneb, Seleme, Ömer ve Dürre isimlerinde dört çocuğu doğdu.
Mekke’ye tekrar geldilerse
de, kâfirlerin müslümanlara zulümleri neticesinde Bisetin onbirinci senesinde
Medine’ye hicret etmek
istediler. Medine yolunda da eziyet ile karşılaştılar. Yolları tutulup,
kocasından
ve çocuklarından ayırdılar.
Ebû Seleme Medine’ye gidince, Ebtah’ta bir yıla yakın ağladı. Amcasıoğlu
insafa gelip, akrabalarına
Ümmü Seleme’nin acı hâlini anlattı. Medine’ye kocasının yanına gitmesine
müsaade ettiler. Çocuğunu
da yanına alıp, Kûba’da kocasıyla buluştu. Ebû Seleme ile Medine’ye geldi.
Ümmü Seleme, Ebû Seleme’nin
sevinçli geldiğin de “Resûlullahtan bir söz işittim. Ona sevindim;
müslümanlardan, musîbete
uğrayan bir kimse, musîbete uğradığı zaman “İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi
râciun” der ve sonra da “Yâ
Rabbi! Uğradığım bu musîbetimde bana ecir ihsan et. Uğranılan musîbetime
karşılık daha hayırlısını
bedel kıl! diye duâ edene, muhakkak, Allah, bunun mükafatını
verir”, buyurduğunu rivâyet
etti. Ebû Seleme, Uhud Gazvesine katılıp yara aldı. Ümmü Seleme kocasına;
“İşittiğime göre; kocası
vefât eden Cennetlik bir kadın, başkasıyla evlenmezse, Allahü teâlâ onu
Cennette kocasıyla bir
araya getirecek. Yine Cennetlik kadın vefât edince, Cennetlik kocası başkasıyla
evlenmezse, Allahü teâlâ
onu da Cennete hanımı ile beraber götürecek. O halde, gel seninle sözleşelim.
Ne sen, benden sonra evlen;
ne de ben, senden sonra evleneyim.” deyince; Ebû Seleme, hakikaten
sözünü tutup,
tutamayacağını sorunca: “Ben sana itâat etmek, sözünü dinlemek için danıştım.”
Bu cevap
üzerine Ebû Seleme; “Ben
vefât edince, sen evlen”, buyurup, “Allahım! Ümmü Seleme’ye, benden
sonra, benden daha hayırlı,
onu hor görmiyecek, incitmiyecek bir koca nasip et!” diye duâ etti. Ebû Seleme,
Uhud Gazvesi’nden sonra
şehîd olunca, dul kaldı. Peygamber efendimize (s.a.v.) Hz. Ebû Seleme’nin
şehîdliğini haber verip,
nasıl duâ edeceğim, diye sual buyurunca; “Yâ Rabbi! Beni ve onu afv
eyle! Bana onun ardından,
ondan daha hayırlı, daha güzel, bir bedel ihsan et” duâsını öğrenip,
hayret etmesine rağmen
emrini yerine getirdi. Hayreti ise, hayırlının kim olduğudur. İddet müddeti
bitince;
önce Hz. Ebû Bekir sonra da
Hz. Ömer talip olup, istediyse de, kabul etmedi. Resûlullah (s.a.v.) isteyince
de, dünürcü Hâtib bin Ebî
Beltaa’ya; Resûlullah’a hürmetlerini arz ettikten sonra; kıskançlığını,
çocuklarını ve şahid olarak
velisinin bulunmadığını bildirdi. Resûlallah da, Allahü teâlânın kıskançlığı
gidereceğini, kendisi
çocuklarına bakacağını bildirince, nikâh kıyıldı. Mihr ve cehiz olarak; iki
adet el değirmeni,
birer adet de su testisi,
çanak, deri yüzlü ve içi hurma lifi dolu bir yastık ile içi hurma lifi dolu bir
döşek verdi. Ümmü Seleme
“Yâ Rabbi! Beni ve Ebû Seleme’yi afv eyle! Bana O’nun ardından, ondan
daha hayırlı, daha güzel
bir bedel ihsan eyle!” diye ettiği duâ kabul olarak, Hz. Muhammed (s.a.v.) ile
nikâhlanmak nasip oldu.
Peygamber efendimiz ile 4 (m. 626) senesinde Şevval ayının sonunda evlendi.
Hz. Ümmü Seleme, Peygamber
efendimizin Veda Haccı dahil vefâtına kadar yanında kaldı. Pek çok
hâdiseye şahit olup,
hadîs-i şerîf dinlemekle şereflendi. Bunların da üçyüzyetmişsekizini rivâyetle
müslümanlara intikâl ettirdi.
Kendisinden çocukları Ömer, Zeyneb, kardeşi Âmir, yeğeni Mus’ab bin Abdullah,
kölelerinden Benhan,
Abdullah bin Râfi’, Safine, İbni Sefîne, Ebû Kesir, azadlı cariyesi Hayre ve
oğlu Hasan, Safiye binti
Şeybe, Hind binti Hâris Feasiye, Kubeyse binti Durayb, Abdurrahman İbni Hâris,
İbni Hişam, Ebû Osman Ahdî,
Ebû Va’il, Sa’d bin Müseyyib, Ebû Seleme, Hamid bin Abdurrahman,
Urve bin Zübeyr, Ebû Bekir
bin Abdurrahman, Süleymân bin Yaser hadîs-i şerîf rivâyet etti.
Hz. Ümmü Seleme, hadîs
ilminde üstün olduğu gibi, Eshâb-ı kirâm kadınlarının içinde fıkhı en iyi
bilenlerdendi. Hayatını
zühd, takva ve ibâdetle geçirdi. Her ayın ilk Pazartesi, Perşembe ve Cuma
günlerinde
oruç tutardı. Namazın
fazîletlerine ve vaktine çok dikkat ederdi. Öğle namazını geciktirenlere;
“Zât-ı Se’âdetleri Hz.
Muhammed (s.a.v.) öğle namazını erken kılardı. Siz ise ikindiye bırakıyorsunuz”
diyerek geç kılmamalarını
tavsiye ederdi. İnsanlara merhametli, çocuklara çok şefkatliydi. Müşfik bir
anne
olup, ilk kocasından olan
çocukları hakkında Resûlullaha; “Bunlara gösterdiğim şefkat karşılığı ben
ne kadar sevab elde
edeceğim” diye sorunca, çok sevab olduğu cevabını aldı. Kendisi cömerd olduğu
gibi başkalarını da teşvik
ederdi. Fakîrlerin ihtiyacını karşılayıp, iki hurma da olsa boş göndermezdi.
Eshâb-ı kirâm’ın
büyüklerinden Abdurrahman bin Avf çok miktarda mal ve servetinin biriktiğini,
dağılıp
gideceğini söyleyince;
harcayıp dağıtmasını tavsiye etti. Bu hususta Peygamberimizin (s.a.v.) bir
hadîs-i
şerîfini de rivâyet etti:
“Benim sahâbîlerim içinde öyle kimseler vardır ki, benden sonra gözleri bir
şey görmez.” Yine Peygamber
efendimizin şöyle duâ ettiğini rivâyet etti: “Ey kalbleri hâlden hâle
inkılâb ettiren! Kalbimizi
senin dînin, üzerine sabit kıl.” Yine “Allahım! Kalbimi temizlemeni ve
edeb yerimi korumanı senden
dilerim.” Peygamber efendimize çok hürmetkâr olup, onun her şeyi ile
bereketlenmek isterdi.
Kendisi hizmetini yaptığı gibi, ömrünün sonuna kadar Resûlullah’a hizmet etmek
şartıyla kölesini azat
etti. Bereketlenmek niyyetiyle Peygamberimizin mübârek sakalından bir kaç teli
gümüş kutuda saklardı.
Eshâb-ı kirâm’dan birinin bir sıkıntısı olursa, bir kâse su getirip, sakal-ı
şerîfi
suya daldırır, o kimsenin
yüzüne sürerdi. O kimsenin de sıkıntısı giderdi. Kadınların namahreme yani
yabancılara görünmemesi
hususunda da şu hadîs-i şerîfi nakletti: “İbn-i Ümmü Mektûm a’mâ (gözleri
görmeyen) olup, bir gün
Resûlullahın huzuruna girmek için müsaade istedi. Ümmü Seleme ve Hz.
Meymûne de oradaydı. Resûl-i
Ekrem (s.a.v.) hanımlarına: “Çekilin ve saklanın” buyurunca hanımları
“Bu gelenin iki, gözü de
görmez. Niçin çekilelim?” diye sebebini sorunca: “O görmüyorsa siz de mi
görmüyorsunuz?” cevabını
aldıklarını nakletti.
Hz. Ümmü Seleme, Peygamber
efendimizin en son vefât eden mübârek hanımıdır. Medine’de 57
(m. 667) senesinde vefât
etti. Medine-i Münevvere’de Baki’ Kabristanlığına defn edildi.
Rivâyet ettiği hadîs-i
şerîflerden bazıları:
“Namaz, (namaza devam
edin). Eliniz altında bulunanlara güçlerinden fazla iş teklif etmeyin.
Kadınlarınız hakkında
Allah’tan korkun; onlar sizin elinizde (bir nevi) hürriyetlerini
kaybetmişlerdir.
Onları, Allah ile muahede
ederek aldınız ve Allah adı ile onları kendinize helâl ettiniz.
(Allahtan korkun onlara iyi
muamelede bulunun).”
“Akşamın farzından sonra
altı rekât namaz kılan kimse, tam bir sene nafile ibadet etmiş sevabını
alır veya Kadir gecesini
ihya etmiş sayılır.”
“İleride bir takım âmirler
başınıza gelecektir ki, bazı emirlerini kabul edecek, bazılarını inkâr
edeceksiniz. İnkâr edenler
beraat edecek, sevmiyenler selâmete erecek; fakat kabul edip onlara
uyanları Allah rahmetinden
mahrum kılacaktır. Denildi ki (Yâ Resûlallah) Onlarla harp etmeyelim mi?
Resûlullah (s.a.v.)
“Hayır!... Namaz kıldıkları
sürece harb etmeyiniz.”
“Bir kimse, Mescid-i
Aksa’dan hac veya umre niyetine ihrama girerse, anasından doğduğu
gibi temiz olur.”
“İçinizde kim hilâl-i
Zilhicceyi görüp de Kurban kesmek niyetinde bulunursa kurban kesinceye
kadar vücudundaki saç ve
kılları ile tırnakları kesmekten vazgeçsin.”
“Kuvvet ve bahadırlık
güreşçilik değil, asıl kuvvet gadap ânında nefse hâkim olmaktır.”
“Bir kimsede üç şeyden biri
bulunmazsa ameli kıymet ifade etmez ve hesaba değmez. Haramdan
alıkoyacak takva; sefîhe
uymaktan menedecek hilm, halk arasında hüsnü muamele ile
yaşayacağı bir ahlâk.”
“Kendisinde üç haslet veya
bunlardan biri bulunmayanın hiç bir ameline kıymet vermeyiniz:
1- İsyandan kendisini
alıkoyacak takva ve Allah korkusu,
2- Kötüye karşı susmasını
bildirecek hilim, yumuşaklık,
3- İnsanlarla geçim
sağlayacak güzel huy.”
“Bir kimse insanlar
kendisine baksın diye tefahur (öğünmek) için giymek üzere bir elbise alırsa,
Allah, o elbiseyi
çıkarıncaya kadar, ona nazar etmez.”
“Kendisinden kocası râzı
olduğu halde ölen her (müslüman) kadın Cennet’e girer.”
“Kendinize bedduâ etmeyin,
ancak hayırlı duâ edin. Zira Melâike dediğinize “âmin” der.”
“Bir kimse “Allahümmağfirli
ve lil mü’minîne vel mü’minat” derse her mü’min adedince
sevab alır.”
KAYNAKLAR:
1) Kâmûs-ül-al’âm cild-1,
sh-1069
2) Üsûd-ül-gâbe cild-5,
sh-885
3) Sahîh-i Buhârî cild-2,
sh-306, 308
4) Müsned-i Ahmed bin
Hanbel cild-6, sh-289
5) İbn-i Hişâm cild-3
sh-644
6) Tabakât-ı İbn-i Sa’d
cild-8, sh-86
7) Tam İlmihâl Se’âdet-i
Ebediyye sh-1079, 1012, 371
8) Eshâb-ı Kirâm sh-403
9) Mevâhib-i Ledünniyye
cild-1, sh-218
10) El-Îsâbe cild-4, sh-458
11) El-İstiâb cild-4,
sh-454